1.750.000 kişilik nüfusu ile İskoçya’nın en büyük şehri olan Glasgow, Birleşik Krallığın da en büyük üçüncü şehridir. Neredeyse yılın tamamını yağışlı olarak geçiren şehir 1700 lerde Büyük Britanya’nın ticaret limanı olacak şekilde inşa edilmiştir. Geçmişi milattan sonra 10 ve 11. Yüzyıllara kadar dayanmaktadır. Başlangıçta küçük ve kırsal bir yerleşke olarak kurulan şehir, zamanla Birleşik Krallığın en önemli ticaret merkezi haline gelmiş, 1. Dünya Savaşının etkileriyle ekonomisinde zaman zaman gerilemeler olsa da konumunu bugüne kadar koruyabilmiştir. Ekonomide ki bu yüksek seviye doğal olarak kültüre de yansımış, şehir 1990 yılında Avrupa Kültür Başkenti, 1999 yılında Birleşik Krallığın Mimari Başkenti, 2003 yılına gelindiğinde ise Avrupa’nın Spor Başkenti olarak gösterilmiştir. Şehir ağırlıklı olarak sanayi, iş ve eğitim kenti olmak la beraber gezmekten çok yaşanılması gereken bir yer olmuş, yerleşik nüfusun fazlalığından ötürü şehrin sosyal hayatı gelişmiştir.
Şehir de tropikal iklim görülmekte olup yağış miktarı çok yüksektir. Yıllık yağış miktarı 1800 mm ve ortala sıcaklık 25 c’ dir. Golf stream denilen okyanus sıcak su akıntılarının sıcaklık yüksekliğindeki payı bir hayli fazladır.
Glasgow görülmesi gereken yerler in başında George Meydanı gelmektedir. Eğer anlamlı ve zevkli bir tarih şöleni arzu ediliyorsa mutlaka Kelvingrove Art Galeri And Museum adlı müze mutlaka gezilmeli ve görülmelidir. Ayrıca Glasgow tren garını da görmeden gitmek olmaz. Zira şehrin en güzel binasıdır.
Gelelim Glaskow gece hayatı na. Glasgow kentinin belki de bahsedebileceğimiz en güzel yönü gece hayatıdır. Şehirde gece hayatı erken başlayıp erken bitmekte olup şehir bizlere son derece kozmopolit bir eğlence imkânı sunmaktadır. Horsesboe Bar, İnsomnia, Bon Accord, Alexanders gibi barlar oldukça gidilesi ve popüler yerler olup özellikle insomnia 24 saat açık olma özelliği ile dikkat çekmektedir.